Bekir EROĞLU


ANCAK DİLİN KADAR VARSIN

ANCAK DİLİN KADAR VARSIN


Efendim hikâye bu ya;
Adamın birinin babadan yadigâr 
antik ipek bir halısı varmış. 
Satmaya karar vermiş. 
Ona göstermiş buna göstermiş 
ama kimse talip olmamış. 
Sonunda zengin birini bulmuş 
ve ona götürmüş.
Zengin halıya bir bakmış ve sormuş, 
-- Kaç para?
Adam cevap vermiş 
-- 100 altın. 
Zengin tereddüt etmeden tamam demiş ve çıkartıp 100 altın vermiş.
Adam sevinmiş. O sırada zengin sormuş; 
-- Bu halının kaç para ettiğini biliyor musun? 
Adam cevap vermiş, 
-- Hayır bayım. 
Zengin devam etmiş en az 3000 
altın eder. 
Adam susmuş.
Zengin sormuş, 
-- Niye 100 altına verdin? 
Adam biraz düşünmüş ve cevap vermiş; 
-- Bayım bağışlayın ama benim bildiğim en büyük rakam 100!
*
Şimdi hangi eserinde okudum, hatırlayamadım ama, galiba ünlü Filozof ve Matematikçi Ludwig Wittgenstein'ın "Kültür ve Değer" adlı eseri idi, şu sözü aklıma geldi;
“Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır.” diyordu...

2+ 2= 4 ettiği gibi,
Dilin anlam zenginliği ve anlam derinliği gelişmedikçe o dil ile yapılan iş sayısı da sınırlı kalacaktır.

Konuşma dili; 
Dakikada 150-200 kelime ve 
Okuma dili;
Dakikada 200-250 kelime iken, 
Düşünme dili;
Yine dakikada 1300-1800 
kelime düzeyindedir.

Bu yüzden yeterince kelime, anlam, kavram ve düşünsel bağlantıya sahip olmayan zihin, kısır döngüde çıkmazları yaşayacaktır.
Bu durumda, 200 kelime ile düşünen, 2000 kelime ile düşüneni anlamayacaktır...
*
Değerli okurlar,
Uzun lafın kısası;
Kafanız fazla karışmasın,
Demem o ki, yukarıda anlattığım hikâyeden payımıza düşen, çok okuyacağız, çok okuyacağız ki
-sözüm özellikle gençlere-
kelime haznemizi geniş tutacağız...
Etrafımızda ne olup bitiyor, ne düşünülüyor anlamaya çalışacağız..
Sözümü şöyle tamamlamak isterim:
Burası dünya;
Ancak dilin kadar varsın arkadaş...
Kırk doğru adımla çıktığın merdivenden bir yanlış kelimeyle düşersin...
O yüzden bastığın yere de 
çıktığın yere de dikkat edeceksin.!

Bekir Eroğlu